Sen benim sarhoşluğumsun
Ne ayıldım
Ne ayılabilirim
Ne ayılmak isterim
Başım ağır
Dizlerim parçalanmış
Üstüm başım çamur içinde
Yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Nazım Hikmet Ran
* *
Çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine
Yakın olsun isterim
ellerime ellerin
yanında beton binaya
yaslanması gibi
köhne bir evin...
Seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime
ve toplayıp
bütün kerpetenleri
attım denize. Sunay Akın
* *
ÖMÜR
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişecek bir yerler vardı
Aranacak adamlar, yapacak işler...
Bir sonraki günün telaşı bir öncekine bulaştı,
Başkalarının hayatı bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu veya
Yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik; 20' li yaşlardayken...
30' lara kurduk saatin alarmını.
30' larımızda;
40' lara, belki sonra 50' lere...
Lakin öyle karmaşık kurgulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize...
Doyasıya söylemek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
Söyleşecek kimsecikler kalmıyor yanınızda...
Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz;
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda...
Bir de bakıyorsunuz ki;
Tedavülden kalkmış.
Orhan Veli
* *
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni o...kşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni o...kşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
C. YÜCEL
* * *
O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman icin
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan birşeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık saçan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşayan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok, o senin icin
Herşeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermiyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için herşeyi,
Ama herşeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşısında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen...
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan...
Bir gün o seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylese bile ,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En ölümsüzü ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir!
O sana sevmeyi,
Gercek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O, hiç sen olmasa bile,
Seni bir parça sevmese bile....
Ümit Yaşar OĞUZCAN
* *
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
...Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun...
**
Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
... O kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya, ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.
Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiçeği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.
Dedim ya hiç bilmiyorum arabi belki de benim sık sık çıkarıp
baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.
Ben ki seninle aştım yaşları
Koydum çağıma adımı. Bir burukluğu
yüzün gibi.
İlhan BERK
Ego
Son kadeh içilmiş,
Son söz edilmişti.
bir düşünce sardı hepsini...
Bir hatıra,
Bir hırs,
Bir kıskançlık,
Bir yanıltı,
Bir kardeşlik,
Bir yanlışlık,
Bir kin,
Bir ümid,
Bir şey...
İnsana ait.
Özdemir Asaf
**
Sevgi
Bunun üzerine Almitra, ' Bize sevgiden bahset! ' dedi.
Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.
Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:
'' Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...
En yükseklere uzanıp, Güneş'le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...
Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...
Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin...
Adım atın, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...
Sevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine,
Söyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer, sizi değer bulduğunda...
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla. ''
Halil Cibran
* *
Mutluluğun Resmi
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’ nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim.
Seninle, bir daha...
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini;
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesi' ne,
İlk karşılaştığımız yere...
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten...
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle.
Bir düş olurdu ayrılışımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’ yi
Bir baştan bir başa...
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet...
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya…
Abidin Dino
* *
Aşkta Yarın Yoktur Sevgili
Aşk Bu Dünyanın Ölçüleriyle Açıklanamaz Sevgili
O İlkel Bir Acıdır, Yaban Bir Ağrıdır.
Gelir ve İçimizdeki O Çok Eski Bir Şeye Dokunur.
Sonra Bir Perde Açılır ve Yolculuk Başlar
Bu Yolculukta Artık Para, Tarifeler
Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş,
Anneler ve Korkular Yoktur
Aşkın Kendi Gerçekliği Vardır Sevgili.
İnsan Başka Bir Işığa Teslim Olur,
Daha Derinden Anlamaya Başlar, Bilgeleşir
Hiç Bilmediği Sezgileriyle Buluşur
Yükü Çok Ağırdır, Kendiyle Buluşmuştur
Hem Dışındadır Dünyanın, Hem de Tam Ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin Yakılan
Yoksun Adamın Hissettikleri de Onunladır,
Yitirdikleri de...
New York'ta, Bir Sokakta,
Kartondan Kulübesinde Yaşayan Kadının
Çıplak Yalnızlığı da
Her Şey Onunladır, Ona Emanettir Sanki,
Ama O, Çıldırtıcı Bir Yalnızlık İçindedir Yine de...
Aşkın Kültürlü Olmakla, Bilgili Olmakla da İlgisi Yoktur Sevgili,
Kanımıza Karışan İlkel Acı, O Yaban Ağrıyla
Hiçbir Kitabın Yazamadığı Hakikatlere Daha Yakınızdır,
İnan...
Kim Demiştir; '' Hatırlamıyorum,
Aşk Varlığın Değil, Yokluğun Acısıdır '' Diye...
Belki de Bu Yüzden İlk Gençliğimde,
O Yoğun Aşık Olduğum Yıllarda,
Gözüme Uyku Girmez, Dudağımda Bir Islıkla
Bütün Gece Şehri, O Karanlık, O Hüzünlü Sokakları Dolaşır,
İnsanları Uykularından Uyandırmak İsterdim.
Uyanıp, İçimde Derin Bir Sızıyla Uyanan
O Derin Sancının Acısına Ortak Olsunlar Diye...
Aşk Çok Eski Bir Şeydir Sevgili
Onun İçinden O Çileli Çocukluğumuz Geçer
Sevdiğimiz İnsanların Çocuklukları da...
Oradan Üvey Anneler, Eksik Babalar, Parasız Yatılılar Geçer
Ve Sonra Aşk Bütün Bunları Alır, Daha da Eskilere Gider,
Hep O İlkel Acıya, O Yaban Ağrıya...
İnsan Bazen Nedensiz Yere Umutsuzluğa Kapılır
Kimselere Veremez Sevgisini,
Kimselere Derdini Anlatamaz, Evlere Kapanır.
Bazen Denizler Kıyılar Çeker İnsanı.
İnsan Bu Kapılmayı Anlayamaz,
Oysa
Çok Eski Bir Yerde Yaşanmasından Korkulup
Vazgeçilmez Aşkların Sızısıdır Bu.
Bu Sızı,
Bu Yenilgi;
Mevsimlerle Yıllarla Devrilir Başka İnsanlara...
Bir İnsanın Yaptığı Bir Hatanın
Tüm İnsanlara Yayılması Gibi...
İşte Şimdi Biz de Sevgili,
Ya Olmadık Zamanlarda Umutsuzluğa Kapılıp,
Soluğu Evlerde Alacağız,
Ya da Denizler, Kıyılar Çekecek Bizi.
Nasıl Biz Başkalarının Korkularını Taşıyorsak,
Başkaları da Bizim Korkularımızı Taşıyacak,
Yenilgimizi, Umutsuzluğumuzu...
Birazdan Sabah Olacak...
Para, Tarifeler, Beklentiler, Randevular, Taksitler,
İş, Anneler ve Korkular Başlayacak...
Bunlar Varsa Bizim İçin Geçerliyse
Aşk Yoktur ve Hiç Olmamıştır Sevgili,
Birbirimizi Kandırmayalım.
Hadi Güne Hazırlan,
Yaşadıklarımızı Unutmaya Çalış!
Aşk Bize Güvenip Verdiği Büyüsünü,
Sırlarını, Cesaretini, Bilgeliğini ve O İlkel,
O Yaban Ağrısını Geri Alacak.
Bunlar Olurken İçimiz Bir an Üşüyecek,
Sonra Geçecek...
Hadi, Oyalanma Birazdan Yarın Olacak...
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ!
C. Ersöz
* *
İMKANSIZ ŞEYLER
İmkansız olan şeyler vardır bilirsin
Yaşlanmamak gibi, ölmemek gibi
Ve seni sevmemek cigan gözlüm
Mümkün değil ki...
Çıkarıp atamam içimden
Neyleyim yer etmişin bir kere
Ne zaman elime bir kağıt alsam
Siner güzelliğin kelimelere
Yumsam gözlerimi seni seyrederim
Devamlı bir musiki kulaklarımda sesin
Mevsimler seninle başlar, seninle biter
Yıl oniki ay benimlesin.
Ne zaman bir gemi görsem limanda
Alıp başımı seninle gitmek isterim
Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler
Anlasana; seni arıyor ellerim.
İmkansız düşünmemek gecelerce seni
Ve sevmemek ömür boyunca, bir gün değil
'' Başka çaremiz yok, beni unut! '' demiştin
Mümkün değil cigan gözlüm, mümkün değil.
Ü. Y. OĞUZCAN
* * *
Ve
Gözlerin gelir geçer içimden,
Su içerken, sen sokulurken akşam kızıllığına,
Ekmeği bölerken,
Yalnızsam, yıllar nasıl geçmişse aradan,
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar,
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı,
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını,
An gibi aklımdasın...
Gelir geçer gemiler,
Belki sende geçersin diye,
Bir kumru konar her sabah pencereye,
Bir miladı taşır gece bir yıldız,
Soğuk olur, üşürsün ya adamakıllı,
Hani sarılırsın kendine,
Hani aklın karışır,
Bu bir divaneliktir gönül ah'a alışır,
Ömrüm bitse ne çıkar,
Can gibi aklımdasın...
Bazen bir şey geçer içinden insanın,
En ücra yerlerinden, cesaret gibi bir şey,
Ne olacak işte, kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel,
Fasulyenin tadı yoksa,
Denizin tuzu, yalnızlığın bahanesi yoksa,
Bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına,
Zannetme ki ölmek zor,
Ölmek kolay, kolay da!
Kan gibi aklımdasın...
An gibi aklımdasın...
An gibi aklımdasın...
Aklımdasın.
***
Desem ki, vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Tütsüydü aşk
Büyülü bir dilimdi zamanda
Umut
mistik bir kokuydu
Koynunda..
Uzardı sevişmeler bakışlarda
Dalga dalga döverdi deniz kayalıkları
Yakamoz şahitti,
Ay aşka gelirdi seviştikçe
Denize düşerdi...
Dingin bir zenginlikti dokunuşlar
Ve azgın bir kısraktı çırpınışlar
Yürek atışları depremdi...
Yıldızlar çarpışırdı gökte
Alev alev ellerine düşerdi...
Tütsüydü aşk
Nefesinde nefesti
Şahitti yakamoz,
Ay aşka gelirdi seviştikçe
Denize düşerdi...
Ay denizin üstünde
Durur mu söyle
Umut işte...
Yakamoz neyse
Aşk ta öyle...Aşk;
Gece yarısı gördüğüm rüyadan
Çığlıklarla uyanmaktı.
Kalbimin ceryanda kalmış pencereler
Gibi vurmasıydı.
Aşk;
Umut diye topladığım(ız)
meyvalardı.
Aşk;
Bir öğrencinin ders aralarında
Defterine sevdiğinin ismini
Yazmasıydı.
Bir annenin akşama ne pişirsem
Diye duyduğu telaştı.
Aşk;
Çocukların gözlerinde yeşeren
Heyecandı.
Dost sohbetlerinde
Söylediğimiz türkülerdi.
Aşk;
Otogarlarda yolcu ederken
Ağladığımız beyaz mendillerdi.
Hayatla savaşırken
Döktüğümüz incilerdi.
Aşk;
Ben ve Senden oluşan
Masum bir bebekti.
yağmura teslim zamanlar…
geçmiş puslu bir vadi belleklerimizde…
yitip giderken seslerimiz esaretlerde…
biraz ürkek, biraz şaşkın…
ama hep acemiydik hayat karşısında…
uzak davetler gibi…
belki hayat kadar uzak, belki ölüm kadar yakındık…
bilemedik…
küçük bir dokunuş, sessiz bir çağrı mı sözcükler?
Neydik?
her şey yada hiç bir şey düşünce aralığında gezinip duruyorduk umarsızca…
kimdik?
yalnızca hiç kimse olmaktan korkuyorduk belki de…
uzak umutlar gibi…
yollar ulaşsa da geceden sabaha
sessizce dokunacak bir el bekler mi yolun sonunda?
gölgesi kendinden büyük kuşkunun…
ince bir sızı gibi ansızın…
bölüp geçiyor zamanı…
ya değilse?
çaresiz beklemeler gibi…
-hangi denizde buluşacaklar
bilirler mi
ayrı yataklarda akan nehirler -
duvarlar yıkılır mı?
çalıntı kahramanım şimdi aykırı bir masalda…
parmak izi bırakmadım sanırdım yaşadığıma dair…
biraz uçurum, biraz intihar kokuyor şiirler…
“ gitme ” diyor, “ kal ”…
bilmiyor ki:
hayat birkaç kırık dökük söze adanmakta!
gittin...
seni yüregime sakladim saniyordum...
kimseler bilmiyordu..görmüyordu..
canim aciyor özüm agliyordu...
gülüyordun..
gülüsünle yeniden doguyordu sabahlar.
hep seninle hep sevginle doluydu rüyalar...
gittin...
yüregimde koca bir bosluk...
gülüsünün yerinde izler..
dondurulmus tebessümler..
sessizlik....esittir
sensizlik...
bir kelime yazdım
herşeyi sana boyadım
yaşanılası ne varsa,
güneşin doğuşu,
baharın gelişi
emekçinin dövüşü,
kutsalım ne varsa
sana dönüştü.
Derin mavi'ydin sen
elimi uzattığım anda
yüreğime akıveren.
herşeyin rengi
yaşanılası mavimsi
tüm yürekleri
benimkine benzettim
satır satır akıttım
yüreklere seni
sen yüreklerde
yürekler mavinde
mavi yüreğinde
mavi yüreğimde
sana boyadım dünyayı
damlalar boyu hürriyet
her damlada aşkın mavisi
her aşk mutluluğun sermayesi.
işte yaşanan
haykıran asinin mavisi...
gittin
önce yazın yazıma,
sonra sesin sesime karıştı,dileğim oldun.
gülüşün gülüşüme,nazın nazıma karıştı...
gördüm seni,tuttum elinden:tenin tenime karıştı,umudum oldun.
titredim pembeliğinde dudaklarının,
kayboldum gözbebeklerinin karalarında.
sevdiğim oldun.
ağlamıştım ya sen gelmeden,
ağladım yine sen giderken.
bekleyemezdim dedim ben,
gitmezlik edemem dedin sen.
karışmadı gözyaşın gözyaşıma,
ben sensiz kaldım,
sen bensiz gittin sevgilim.
bir rüya gördüm dün gece
şimdiye dek gördüğüm
kabuslar gibisinden değildi
titremişim...üşümüşüm...
üşümüşüm...titremişim....
pembemsi, benek benek izleri
ve... sımsıcak gülümsemesi
yaşıyor tüm canlılığı ile hala gözlerimde
bir deniz kenarında,
sen vardın yanımda
kuşlar ve yemyeşil ağaçlar
şarkılar söylüyordu,
ertelenmiş baharlardan
ve ertelenmiş umutlardan
kumları öpüp de kaçan dalgalar,
nağmelerine eşlik ediyordu
bakışlarda; ilk kez yaşanan bir mutluluk ışıltısı
dudaklarda; sessizce “güz gülleri” şarkısı
yürüdük birlikte, kumları sayarken gözlerimiz
bir süre sonra oturduk kayalıklara
dalıp da gitmişiz engin denizlerin en son noktasına
telaş içinde kaybettiğimiz yıllara
yaşanmayan baharlara
tadılmayan mutluluklara
ve hayatın yorgunluklarına
kahrederek,
iç çekerek,
sitemler ederek,
dudaklara inmeyen tutsak sözcüklerle
gömerken sessiz çığlıkları kum tanelerine
yüreklerimiz gibi,
dalgalar ağlıyordu...
dalgalar kanıyordu...
bir kış gününe rağmen,
ılık bir mevsimin sakinliği ile dalgalar
sanki... sanki “nerelerdeydiniz” dercesine
yüreklerimize öbek öbek yuva yapmış pasları
inatla silmeye çalışıyordu
bir kış gününe rağmen,
ılık mevsimleri resmediyordu
kaygılardan uzak gülümsemeleri
yanaklarımıza nakşetmeye çalışıyordu
karanlığın,
yalnızlığın,
hiç düşünmemiştim bu denli ürkebileceğini
yalnızlık, saklanacak yer arıyordu!
karanlık, siyah örtüsünü arıyordu!
birkaç saniye kadar kısa da olsa
düşlerimde büyüttüğüm bir mutluluk rüyası
belki de bir isyanın sessiz yankısı
uyandığımda;
yalnızca duvarların o soğuk yüzünü görsem de
bedenimi yeniden karanlığın zalim kelepçesi kilitlese de
kıvransam da yeniden yalnızlığın dipsiz kuyularında
aynalardaki “ben” yakamdan yapışsa da
linçlerin öldüremediği güzel duyguların gülümsemesi
yeter bana...
belki; birkaç saniyelik rüyadır hakettiğim
yeter bana, o güzel rüya
yaşadığımı anladım birkaç saniye de olsa...
**
Simdi sen yoksun, seni düsünmek var.
Çocukkende seni düsünürdüm her gece,
Sensiz geçen ger günü hesabima yazdilar,
Simdi öyle uzak ki...
Çay içip simit yedigimiz o günler,
Yalnızlığın en iyi yanı ne olmalı bili yormusunmisin?
Hiç hayali olmamalı insanın,umudu da.
Hiç yatırıp gözlerini ıraklara.
Gelecek birini beklememeli.
O gelecekti gelmedi diye üzülmüyorsun.
Gidenlere gitme kal demiyorsun.
Hani mutlu olmak gibi bir çaban da olmuyor.
Bir şeyler umut edip beklemekte.
Ufacık bir şeye sevinmekte.
Zaman geçsindiye voltada atmıyor insan gecenin anlına.
Günleri saymıyor saatlere bakmıyorsun.
Yalnızlık güzeldir yaşanan acıların ardından.
Sükut hiç olmadığı kadar kadar altın oluyor.
Konuşmaya mecbur değilsin.
Mecbur değilsin gülmeye.
Mecbur değilsin başkaları için kendini heder etmeye.
Geceye mahkumsun mahkumsun sessizliğe.
Yalnızlık güzeldir ta ki ölüme.
Yalnızlık yolcusuyum taki ölüme...
Beni hatırla, uzaktan da olsa arada bir merhaba yolla.
Bir ağacın gövdesine dokun bazen,
Bir çiçeğin kokusunu içine çek doyasıya,
Sarı sıcak bir akşam üzeri bir bankın kenarına ilişiver öylesine,
Ve kıyılara usul usul vuran dalgaların sesini dinle,
Boşalmış bir su bardağına dalsın gözlerin bazen,
Bir filmde durduk yere gözlerin yaşarsın,
Hani olur ya bir de şiir duyarsan aşk için yazılmış...
Sende “kapı aralığından bir küçük merhaba, fısıltıyla...” Eski, çok eski aşkını… Beni hatırla...
yoklugun icimde öylesine üsütüyorki beni...seni özlemekten degil yorgunlugum..sadece zaman yavas isliyor..saatler kursun yemis askerler gibi agir gidiyor...
icimde ne varsa görünmez ellerde bogulmakta...
duygularim ..parca parca...ne kötü bir sey seni özlemek...önce bilirdim dönecegini..vaktini saatini...artik dönmeyeceksin.öyle dedin...dönersen ruhum gittigim yerde kalir dönen bedenim olur dedin..bilsen sen giderken benden neler götürdügünü...
sevinclerim .gelecegim.umutlarim..hepsi sende kaldi..bana kalan aska dair cekilen acilar...birde senin son gülüsün..hayata tutunuyorsam..kulagimda kalan son gülüsün yüzünden ..sen mutluydun..ben ise bir ölüydüm...bedenimde ruhum bostu ,ruhumda sen yoktun,yoklugun kaldi ellerimde...
AŞK MIYDI O?
Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
Neydi çekip kendine, beni bağlayan
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
Elleri ta içimde o dev miydi
Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine
Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
O delice sürdürmeler yaşantımızı
Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
Ve en kuytularda buluşmak korka korka
Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
Apansız düşmek yükseklerde bir yerden
Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
Kimbilir?
O geceler yaşanmadı belki de...
Ü. Y. OğuzcaN
Bir aşk’ın son nefesini sakladığımdandır susuşlarım,
Konuşamıyorsam eğer,
Anlatılamayacak kadar acıtılmış olmamdandır..
Susuyorsam eğer,
Yüzyıllardır içimde taşıdığım o kadim aşk’tandır,
Yıllandıkça büyüdüğünden,
Eskidikçe atmaya kıyamadığım olmandandır..
Anlatılmayacak olanların hepsini yaşadığımdandır,
Ayıptır çünkü günahtır!
Anlatamadıklarımdandır..
Aşkla inatla,
Susuyorsam eğer,
İçimden kopup gelen bütün fırtınalara rağmen,
Savurmak istemeyişimden,
Son öpüşten artık o nefesi vermek istemeyişimdendir..
Susuyorsam eğer,
Gözlerini gece mavisi kılan bulutlara kıyamayışımdan,
Ve ağlarsan eğer konuştuğumda,
Her damlada boğulacak olmamdandır,
Korkumdandır..
Susuyorsam eğer,
İhanetini kelimelerin karşılayamayacak olmasındandır,
Yediremeyişimden,
Kalbimi ortadan öylesine ayırıverişindendir..
Konuşamıyorsam eğer adını duyduğum her mecliste sıra bana geldiğinde,
Yeni bir savaşın başlamasındandır içimde..
Ağzımda sakladığım o nefes için,
İkilemlerimdendir..
Öldürmeli mi ?
Yaşatmalı mı hükümlerindendir..
Sendendir yalnızca..
Sustuğum kadar acıtmaz çünkü seni biliyorum..
Sustuğum o an’a kadar mutlusundur,
Sustuğum kadar seninimdir çünkü,
Zamanın bize ayırdığı o dilimi uzatmak istememdendir,
Korkularındandır;
Onları yaşamana kıyamayacak olmamdandır,
Sustuğum o an’a kadar bu aşk’ın yaşadığına inandığımdandır..
En kadim aşk için en büyük acıları besledim yüreğimde hep,
Susuşlarım;
Seni herkes gibi sevemeyişimden
Ve bir kalemde silemeyişimdendir..
Susuyorum..
İnatla, aşkla!
Gittiği yere kadar,
Susuyorum..
Konuşamıyorsam eğer,
Anlatılamayacak kadar acıtılmış olmamdandır..
Susuyorsam eğer,
Yüzyıllardır içimde taşıdığım o kadim aşk’tandır,
Yıllandıkça büyüdüğünden,
Eskidikçe atmaya kıyamadığım olmandandır..
Anlatılmayacak olanların hepsini yaşadığımdandır,
Ayıptır çünkü günahtır!
Anlatamadıklarımdandır..
Aşkla inatla,
Susuyorsam eğer,
İçimden kopup gelen bütün fırtınalara rağmen,
Savurmak istemeyişimden,
Son öpüşten artık o nefesi vermek istemeyişimdendir..
Susuyorsam eğer,
Gözlerini gece mavisi kılan bulutlara kıyamayışımdan,
Ve ağlarsan eğer konuştuğumda,
Her damlada boğulacak olmamdandır,
Korkumdandır..
Susuyorsam eğer,
İhanetini kelimelerin karşılayamayacak olmasındandır,
Yediremeyişimden,
Kalbimi ortadan öylesine ayırıverişindendir..
Konuşamıyorsam eğer adını duyduğum her mecliste sıra bana geldiğinde,
Yeni bir savaşın başlamasındandır içimde..
Ağzımda sakladığım o nefes için,
İkilemlerimdendir..
Öldürmeli mi ?
Yaşatmalı mı hükümlerindendir..
Sendendir yalnızca..
Sustuğum kadar acıtmaz çünkü seni biliyorum..
Sustuğum o an’a kadar mutlusundur,
Sustuğum kadar seninimdir çünkü,
Zamanın bize ayırdığı o dilimi uzatmak istememdendir,
Korkularındandır;
Onları yaşamana kıyamayacak olmamdandır,
Sustuğum o an’a kadar bu aşk’ın yaşadığına inandığımdandır..
En kadim aşk için en büyük acıları besledim yüreğimde hep,
Susuşlarım;
Seni herkes gibi sevemeyişimden
Ve bir kalemde silemeyişimdendir..
Susuyorum..
İnatla, aşkla!
Gittiği yere kadar,
Susuyorum..
Sevmek bir olmaktır.
Sevmek yaşamaktır.
Ve sevmek inanmaktır.
Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Sevmek sevmesini haketmektir.
Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır.
Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır.
Sevmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi.
Sevmek sevmesini bilmektir.
Sevmek ölmesini bilmektir.
Sevmek SEVMEK olmaktır.
AŞK olmaktır.
Aşk bir kere sevmektir.
Sevmek aşkın kendisi olmaktır.
Ölümü Özlemeyen Aşkı Anlayamaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder